Aurangabad ve Rajastan-Ezgi Eylem Üskül

Kuzey Hindistan!-Sinan Aydın
December 12, 2011
AMRITSAR, RISHIKESH, HARIDWAR-Pırıl Yay
December 22, 2011
Kuzey Hindistan!-Sinan Aydın
December 12, 2011
AMRITSAR, RISHIKESH, HARIDWAR-Pırıl Yay
December 22, 2011

Aurangabad ve Rajastan-Ezgi Eylem Üskül

Yollarda bir ayımızı devirdik, Hindistan’da ise 23 gün oldu. En son 11 Aralık’ta Goa’ya veda edip, Aurangabad üzerinden kuzeye dogru yola çıkmıştık.  Ben de bu yazımda Aurangabad ve Rajastan eyaletinden bahsetmek istiyorum sizlere.

11 Aralık gecesi  hareket edip, 16 saat süren, AC’li, sözümona lüks otobüsümüzle soğuktan kakırdayarak Aurangabad’a vardık. Neyseki sıcak bir hava karşıladı bizleri. Hemen bir taksi ayarlayıp, bu kentin biraz dışındaki Ellora Mağaralarına doğru yola çıktık. Bu mağaralar,  hem Hinduizm’i, hem Budizm’i, hem de Jainizm’i içinde barındıran, insan yapımı devasa heykellerin ve tapınakların olduğu geniş bir alana yayılmıs irili ufaklı yapıtlardan oluşuyor. Oldukça etkileyici ve görülmeye değer. Bu  mağara haricinde bir de Ajanta mağaraları var ki, biz günlerden Pazartesi olduğu için gidemedik,kapalıymış. Sizin yolunuz Aurangabad’a düşerse bizim için de gidin.

Daha sonra yolumuzun üzerinde Daulatabad  kalesine selam edip, Bibi Ka Muqbara, yani mini Tac Mahal’e doğru yola çıkıyoruz. Bu yapı gercekten Tac Mahal’e çok benziyor. Gerceğini gördükten sonra bir kez daha tastiklendi. İçerisi yerel okul turlarıyla doluydu. Çocuklar bizimle çok ilgilendiler. Fotoğraf çektirmek için birbirleriyle yarış içindeydiler. Hindistan’da tarihi eserleri gezerken turistten çok yerel halkın olması gerçekten şaşırtıcı ve bir o kadar da güzel birşey. Keşke bizim ülkemizde de böyle olsa. Giriş ücretlerinin Hintliler’e 10 Rupi, yabancılara 200 Rupi gibi ucurumlu fiyatlar olmasının da etkisi olabilir tabii ki.

Akşama doğru gereksiz bir su değirmenini(Panchakki) de gördükten sonra, gece  Mumbai’ye gidecek olan trenimizdeki 3 kişilik yedekteki biletimizin  okeylenip okeylenmediğini öğrenmek için tren istasyonuna gidiyoruz. Bu tren bizim Hindistan’daki ilk tren maceramız olacak. Sadece benim biletim in onaylandığını öğreniyoruz. Gişe görevlisi bir biletle 3 kişinin trene binebileceğini ısrarla ve çok emin bir şekilde tekrarladı. Biz de bu arada hala aklımızın bir ucunda acaba otobüsle mi gitsek trenle mi gitsek  soru işaretleriyle kararsız kalsak da, sonunda trene binmeye karar verdik. Hata verir Trenimiz Second Tier(2AC) sınıfından. (Trenleri aşağıda detaylı bir biçimde anlatacağım.) Sırtımızda çantalarla kompartımana girdik. Kompartıman dört kişinin kalabileceği, açılır kapanır yataklardan oluşuyor. Biz 3 kişi, bizden başka bir çift ve üstte yatan bir adamla birlikte 6 kişi, bindik bir alamete tek biletle. Pırıl ve ben bize ait olan bir yatağa, Sinan’da yere koyduğumuz çantaların üzerine yattık ve tren hareket etti.  Görevli gelipte halimizi görünce gülerek okey anlamında kafa salladı ve gitti. Böylece tren maceralarımız başlamış oldu.

 

Yeri gelmişken biraz da Hindistan trenlerinden bahsetmek istiyorum. En ucuzu genel sınıf denilen, numarasız, kapanın elinde kalan, alt alta üst üste gidilen sınıf. Hiç tavsiye etmem.

Sleeping Class: Koğuş mantığında, ranza sistemli altlı üstlü, açılır kapanır yataklar olan bir yolculuk biçimi. Bu sınıfta herhangi bir battaniye yada çarşaf verilmiyor. Kompartıman olmadığı için yatakları birbirinden ayıran perde türü herhangi bir ayıraç da yok. Eşyaları zincirleyebilmek için yatak kenarlarında halkalar var. Bu sınıfa hertürlü satıcı girebiliyor. Klima olmadığından genelde camlar hep açık yada kırık. Dolayısıyla gece çok soğuk oluyor. Eğer yolunuz uzun ve yanınızda uyku tulumu yada battaniye türü birşey yoksa sakın bu sınıfı tercih etmeyin. Ama her türlü ekipmanınız varsa Hindistan’da en ekonomik yataklı sistem bu sistemdir.

AC Chair Car: Bu bizdeki pulman sistemin aynısı ve  klimalıdır. Kısa yolculuklarda tercih edilebilir. Bazı seferlerde yemek servisi vardır. Klimalı olduğundan epey soğuktur. Hazırlıklı olun. Sleeper Class’tan daha pahalıdır.

AC Second Tier (2 AC): 4’lü açılır kapanır yataklı kompartımandır. Kompartıman dediysem kapısı, kilidi yoktur , ancak perdelerle ayrılır. Diğer sınıflardan bu sınıflara geçiş yoktur. Satıcılar giremez. AC ibaresi olan heryer klimalıdır. Bu da bu sınıfta temiz çarşaf,yastık ve battaniye verileceği anlamına gelir.  Uzun yolculuklarda en kullanışlı sınıf bu sınıftır. Fiyatı AC First Class’tan sonra ikinci pahalı sınıftır.

AC Third Tier (3 AC): 6 kişilik açılır kapanır yataklı kompartımandır. Diğer bütün özellikleri 2AC ile aynıdır. Fiyatı 2AC’den biraz daha ucuzdur.

AC First Class: 2 kişilik kapılı, kilitli bir kompartımandır. İçinde lavabosu bulunur. Battaniye, çarşaf ve yastık servisi vardır. En pahalı sınıf bu sınıftır.

First Class: First Class adına kanmayın, biz ettik siz etmeyin. (bkz. Yancı’nın yazısı Amritsar-Haridwar Treni) AC ibaresi olmadığından battaniye verilmeyen, kapısı kapalı ve kilitli olması dışında hiç bir cazibesi olmayan 4 kişilik kompartıman. Camlar illaki açık yada kırık. İçerisi buz gibi. Gecenin bir yarısı görevliye para teklif ederek battaniye kiralamaya çalışsanız da nafile. (Sinan başka bir yolcuya para verip adamın üstündekini aldı.) Üstelik AC First Class haricinde hepsinden daha pahalı. Hindistan gerçekten bazen çok şaşırtıcı olabiliyor. First Class’tan beklenen konforun 2-3AC’den daha kötü olması inanılır gibi değil.

Second Sitting: Bu da AC Chair Car’ın, yani pulmanın klimasız hali. Halkla içi içe gitmek için ideal bir yöntem. En uygun fiyatlılardan bir tanesi.

Bizim bildiklerimiz şimdilik bu kadar, ama Hindistan bu belli olmaz her an her şey değişebilir : ) Bu arada bütün bu biletleri almanın yolundan da biraz bahsedeyim. Bizim için dönüm noktası Kochi’de Ragıp’tan öğrendiğimiz www.cleartrip.com oldu. Hayat kurtardı. Hem uçak bileti hem de tren biletlerimizi hep buradan satın aldık. Bu site haricinde tren istasyonlarında sıraya girip, form doldurup ta alınabilir biletler. Her iki yöntemde de biletleri en az 15 gün öncesinden almakta fayda var.

Az önce sıkış tepiş bindiğimiz trenle sonunda sabah erkenden Mumbai’ye vardık. 2. Yolcu Mine ile buluştuk. Mumbai’de 2 gün geçirdik. (bkz. 2.Yolcu Mumbai yazısı) Türkiye’den gelen nevalelerle güzel bir rakı sofrası kurduk ve artık hep beraber küzeye doğru yola çıkıyoruz.

Ve, sıra geldi beklenen küzey Hindistan’a, Rajastan bölgesine. İlk durağı Udaipur;

Rajastan eyaletinin başlıca şehirlerinden doğunun Venediği  ve de beyaz şehir olarak da bilinen Udaipur, göller kenarına kurulmuş renkli bir yerleşim yeri. Sabah erkenden Hindistan’daki ilk yoga dersime giriyorum. Terasta güneş doğuşuyla beraber yoga yapmak, bütün yol yorgunluğumu  alıyor. Daha sonra yarım günlüğüne anlaştığımız tuktukçuyla güzel bir şehir turu yapıyoruz. Önce Piccola gölüne, oradan teleferikle şehrin tepesine, ardından şehrin içinde rengarenk bir pazar yerine  gidiyoruz. Fotoğraf için gerçekten harika bir yer. Rengarenk baharatlar, rengarenk kadınlar, inekler, maymunlar, takılar… Kendime camdan şıngır şıngır bilezikler aldım. Akşama doğru bu şehrin en önemli yapısı olan Şehir Sarayına gidiyoruz. Dışarıdan gösterişli bu yapının içi hiç de iç açıcı değil. Daha sonra akşam 17.00’de başlayan tekne turuyla, güneşin batışı eşliğinde Udaipur manzarası izliyoruz.  Udaipur dendiğinde aklımda  kalacak en unutulmaz  şey bu tekne turu oluyor.

Bir sonraki durağımız Jodhpur; namı diğer mavi şehir. Şehrin tepesine kurulmuş harika  kaleden  aşağıya baktığınızda, kentin kuzeyindeki bütün binalar maviye boyalı olduğundan, bu ismi hakediyor. İlk iş otelimize yakın olan pazar yerini, sokakları dolaşıp fotoğraf çekmek oluyor. Daha sonra yarım günlük tuktuk tutup şehrin biraz dışında mihracelerden kalma yarısı otel, yarısı müze olarak kullanılan bir sarayı daha ziyaret ediyoruz.  Gelelim en önemli yapıya; Mehrengarh Kalesi. Bu kale özellikle günbatımında görülmeye değer. İşlemeleri ve  ihtişamı çok güzel. Kaleden şehre bakıldığında her yer masmavi, büyüleyici. Kaleye doğru giderken yol üzerinde uğradığımız  Jaswant Thada Anıtı da gerçekten görülmeye değer yapılardan bir tanesiydi.

Ve, Rajastan’daki son durağımız Jaipur; Delhi ve Agra ile birlikte haritada  üçgen oluşturan(Hindistan’ın altın üçgeni), “Pembe Şehir” olarak da bilinen Rajastan’ın en büyük şehri. Pembe Şehir  ismi binaların turuncumsu pembe renge boyanmasından geliyor. Burada gördüğüm Amber Kalesi Hindistan’da gördüğüm en güzel kaleydi. Çok geniş bir alana yayılmış, Çin seddi gibi setlerin olduğu, dışı kadar içinin de güzel olduğu ender kalelerden bir tanesi. Ertesi gün, şehrin eski bölümünü gezmeye başlıyoruz. Zaten bütün görülmesi gereken yerler burada ve hepsi yürüme mesafesinde. Sırasıyla Hawa Mahal, Jantar Mantar(Astroloji) Müzesi, Şehir Sarayı ve Albert Hall’u geziyoruz. Sonrasında biraz çarşı pazar yaptıktan sonra, güzel bir yemek ve ertesi güne hazırlık. Hindistan’da gördüğüm en yapışkan satıcılar Jaipur’daydı bu arada.

Genel olarak Rajastan eyaletini sevdim ben. Diğer yerlere nazaran daha tozlu topraklı ve soğuk olmasına rağmen, daha renkli ve yemekleri daha güzel (Özellikle beson gola). En favori şehrim ise Udaipur oldu. Bir daha ki sefere daha uzun kalmak isterim orada.

Rajastan’dan sonra Amritsar, Rishikesh, Haridwar, Delhi , Agra ve Khajuraho yaptık. Şu anda Varanasi’de bunları yazıyorum. Amritsar, Rishikesh,Khajuraho ve Varanasi’yi Yancı’nın kaleminden, Delhi ve Agra’yı da 2. Yolcu’nun kaleminden takip edebilirsiniz.

Şimdi önümüzde Hindistan’daki son durağımız Kalkuta var.

Yol bizi bekler, görüşürüz…

Ezgi