Khajuraho-Varanasi-Pırıl Yay
December 29, 2011Dogu Hindistan!-Sinan Aydın
January 5, 2012Kalkuta-Ezgi Eylem Üskül
Uçağın Malezya’ya inmesine 1 saat kala Hindistan’a veda yazısını yazmaya başlamış bulunuyorum. 27 gün boyunca renkleriyle, kokularıyla, gürültüleriyle, acısıyla, tatlısıyla Hindistan’ı yaşadık, sindirdik, yorulduk ama yine de sevdik. Kendi adıma Hintliler’in deyimiyle Hindustan’ı sevdim ben. Her eyalet farklı bir dünya. Her biri farklı açılardan şaşırtıyor insanı. Bir sefer de 27 gün yetti mi, evet yetti. Ama daha görülmesi gereken o kadar çok yer kaldı ki, bir kez daha gelmek farz oldu. Zaten yeni yıla da uçakta girdiğimize göre, daha çooook yollar bizleri bekler.
Şimdi biraz son durağımız Kalkuta’dan bahsetmek istiyorum. Varanasi’den Kalkuta’ya, Goa’da bulup da acaip ucuza denk getirdiğimiz uçakla geldik. Kalkuta’da hava harika. 27-28 derecelerde. Bizim gibi kuzey Hindistan’da soğuktan perişan olmuşlar için biçilmiş kaftan. Önceden www.cleartrip.com dan rezervasyon yaptığımız “Balaji Inn” isimli nadide otelimize doğru bir taksi tuttuk. (Taksiler şimdiye kadar gördüğümüz bütün şehirler içinde en ucuzu ve taksimetre açılan tek yer.) Bu otel, fotoğraflarından gayet temiz ve yeni gözüken, şimdiye kadar kaldığımız oteller içinde en pahalısı. Malezya öncesi biraz arınıp temizlenme konforuyla, kendimizi sımartmak istedik. Gel gör ki vardığımızda otel hiç de fotoğraflarda görüldüğü gibi değildi. Her zamanki gibi hemen kayıt işlemlerine başladılar ve sonrasında otelin en üst katında bir odaya( ya da oda demeye bin şahit ister mi diyelim) çıkarttılar. Odayı nasıl anlatmalı? En iyisi fotoğraflara bakın. Bir insanoğlunun orada kalabilmesine imkan yok. Gezi boyunca geceliği 5 Dolar olan yerlerde de kaldık ama böylesini hiç görmemiştik. Hemen resepsiyona inip neler olduğunu anlamaya çalıştık, ancak resepsiyondaki çocuk angutluk derecesinde algılama sorunu olduğu için kendi kendimize debelenip durduk. Sözümona müdürü 1 saat sonra gelecekmiş. Web sitesinden parasını ödediğimiz otelin fotoğraflarını gösteriyoruz ve bize verilen odayı, adam suratımıza mel mel bakıyor. Bu arada 2 gün olan rezervasyonumuzu check-in saatini gectiğimiz için siteden iptal edemiyoruz. Çıldırma noktasındayız, düpedüz dolandırıldık. Daha önce bir gol yemiştik Amritsar-Haridwar First Class treninde, bu da ikinci gol oldu.
2 saat sonunda otelin sahibi teşrif etti, suratında kaypak bir gülümsemeyle. Derdimizi anlattık. Suçu Cleartrip’e attı. Fotoğrafları ben vermedim dedi. Rezervasyonunuzu ben iptal edeyim, siz siteden paranızı alabilirsiniz dedi. Ardından sitenin müşteri ilişkilerini arayıp, onlarla konuşturdu bizi. Kendi cep telefonu numarasını da verdi. Ertesi gün sabahtan bütün işleriniz hallederim diyerek bizi sepetledi. Biz de zaten gerilmiş bir halde sokaklarda yeni bir otel aradık ve gayet güzel bir başka otele yerleştik. Böylelikle Kalkuta macerası hiç de hoş olmayan bir şekilde başlamış oldu.
Ertesi gün ne mi oldu? Sabahtan hemen hallolup hallolmadığını öğrenmek için adamı aradık. Bu numaradan direk otel çıkıyordu. Bize verdiği Cleartrip’in numarasının da aslında olmadığını öğrendik aradığımızda. Otele gittiğimizde adam zaten ortalarda yoktu, sadece o angut elaman oradaydı. Böylece anladık ki biz gerçekten fena dolandırılmıştık.
Not: Bu sırada yeni yıla girmiş bulunuyoruz ucakta, Petronas Kuleleri’nin uzerinden geciyoruz. Havaii fişek gösterileri var. Herkesin yeni yılı kutlu olsun…..!!!! 3. Yolcu Muratla bulusmaya dakikalar kaldi. Inise geciyoruz, bilgisayari kapatmak zorundayim. Yazinin devaminini yazmak uzere gorusuruz…
05-01-2012 Langkawi Adasi-Malezya
5 gundur Malezya’dayiz ama ben hemen kaldigim yerden , Kalkuta’dan devam etmek istiyorum. 2. gunumuzde Piril ve ben attik kendimizi sehrin sokaklarina. Amacimiz yuruyerek gidebilecegimiz her yere gitmek ve Hindistan’i guzel hatirlamak. Once bir taksiye atlayip sehir merkezine gidiyoruz. Indigimiz yerde Victoria Memorial bembeyaz karsimizda.
Biraz fotograf cekip, sokaktan yerfistigi alip kendimizi birakiyoruz tekrar sokaklara. Kalkuta, simdiye kadar gordugumuz en gurultulu sehir Hindistan’da. Bitmek bilmeyen korna sesleri, arac trafigi, insan trafigi. Sokaklar kuzeye gore goreceli, bir nebze daha temiz. Turlarken India Museum cikiyor karsimiza ama acaip bir kuyruk var onunde. Baska sefer diyerek devam ediyoruz. Hindistan’in her yerinde olan Cafe Coffee Day’de bir kahve-browni molasi veriyoruz.
Sonra kapisinda enteresan heykeller olan bir bina dikkatimizi cekiyor. Meger orasi Kalkuta Guzel Sanatlar Akademisiymis. Yani bizim Mimar Sinan Universitesi. Tesadufen iceride sene sonu sergisi varmis. 5 rupi verip iceri giriyoruz. Burada Hindistan beni yine sasirtiyor. Oyle guzel resimler, heykeller ve fotograflar var ki iclerinde… Meger Hindistan’ da ne yetenekler varmis.
Artik baharat ve hediyelik alisverisi yapmak uzere New Market’e gitme zamani. Ben Sri Lanka’dan beri aradigim acili mango recelini sonunda buluyorum.
Cesit cesit masalali baharatlarimizi aliyoruz. Kalabalik ve gurultuyu yararak Hindistan’in Nisantasi’si Park Sokaga dogru yola cikiyoruz. Bu sokak digerlerine nazaran daha genis ve biraz daha bilindik markalarla (Apple, KFC vs…) karsilasilabilen bir sokak. Ama yine de en luks otellerin yaninda en derme catma evleri, sokakta yasayan insanlari gormek mumkun. Luks kavrami kafa karistirici anlayacaginiz. Bilindik hic bir moda markasi yok bu arada, ama sanirim Hindistan’in en onemli modacilari sari koleksiyonlarini satiyorlar bu sokakta.
Gece indi sehre ve otele donme vakti geldi. Gel gor ki ne taksi bulabiliyoruz ne tuktuk. 1 saat kadar ugrastiktan sonra, sanirim sehrin en cevval ve kokos tuktuguyla anlasiyoruz. Ici disko gibi, heryerden birseyler sarkiyor. Tepesini led isiklarla suslemis, muzik sonuna kadar acik. Soforumuz 17-18 yaslarinda bir delikanli. Bizim gibi iki turist bayani aldigindan cok mutlu, habire yanindan gecen diger tuktuklara havasini atiyor.
Oteldeki ve Hindistan’daki son gecemiz, yorgunuz ama bir o kadar gururluyuz. Son gecemizi Bengal yemegi yiyerek noktalamak istiyoruz. Fakat damak tadimiza hic uymuyor. Zehir derecesinde aci ve bulamac kivamizda. Gider ayak mideleri perisan ediyoruz. Ama olsun yeni yerler gormek, yeni lezzetler tatmak her zaman icinde biraz riski barindirmaz mi zaten?
Iste Hindistan maceramiz da boyle sonlaniyor ve biz 10 gun once soguktan donarken, simdi 35 derece sicakta nemden bunaliyoruz. Hayat bize oyun mu oynuyor ne?
Simdi , gelelim butun gezinin benim icin en bomba olayina. Bunu en sona sakladim. Yazinin ortalarinda yilbasina ucakta girmis, inise gecmistik hatirlarsiniz. Evet inise gectik gecmesine ama havaalanindan cikisa gecemedik : ) Yani ben gecemedim. Pasaport kontrolunde, benim Hindistan’da bin tane kontrolden gecmis, ordan oraya savrulmus gariban eski usul pasaportumun kapagindan ayrildigi ortaya cikti ve hasarli pasaport muamelesi gordu. Bu da su demekmis; nereden geliyorsan oraya doneceksin (yani Kalkuta), pasaportu yenileyip, oyle Malezya’ya geleceksin. Yilbasi gecesi olacak sey mi, oldu iste. Delirmemek isten bile degil. Bu arada Sinan ve Piril gecmis bulundu ve ben tek basina kalakaldim. 3. Yolcu Murat da disarida bizi bekliyor. Gerci o da yanlis terminaldeymis ama. Ne diller doktum gumruk memurlarina, bana misin demiyorlar. Dusunebiliyor musunuz, 27 gundur Hindistan’daydik. Sonunda temiz ve sicak bir yere gidiyoruz. Deniz hayalleri kuruyoruz. Ustelik o gece yilbasi gecesi. Bu arada Kalkuta’da Turk Konsoloslugu yok ve benim Delhi’ye gitmem gerekiyor. Yeni pasaport cikmasi da 15 gunden once olmuyor. Kabus gibi. Piril’i ariyorum gelsin diye. Niyetim onun cantasindaki igne ipligi almak ve pasaportu dikip, baska bir gorevli kabininden tekrar gecmeyi denemek. Birazdan Piril da disaridaki gorevlilere yalvara yakara yanima gelebiliyor. Ama ne yazik ki igne iplik istedigimi anlamamis telefonda. Kac yildir tekstil isiyle ugrasan bir insanim ama yanimda bir igne iplik olmamasindan neler kaybediyorum. Bir kez de Pirilla beraber gorevlileri ikna etmeye calisiyoruz beni tekrar Hindistan’a yollamasinlar diye. Bizden baska supheliler de var bu arada sinir disi edilen, ayni sekilde dil doken. Herkesin islemleri bitene kadar bizi bekletiyorlar. Ben aglamakli, Piril heyecanli ve gergin. Gorevli Piril’i uzaklastiriyor, esas konu mankeniyle basbasa kalmak icin. Bir sure sessizce bekliyorum, onlar bilgisayarda birseyler yapiyorlar. Bu arada biz surekli hem Turkiye’deki hem Kuala Lumpur’daki konsolosluga ulasmaya calisiyoruz ama nafile gecenin bir yarisi. Sonunda adam yanindaki kadina (anliyorum ki kadin onun patronu) birseyler soyluyor ve bana donup cikabilecegimi belirtiyor. Sartlari var tabii. Kuala Lumpur’daki Turk Konsoloslugu’nda pasaportumu yenilemem gerekiyor. Hemen ne derlerse yapmaya soz veriyorum. Zaten 40 takla at deseler atacak durumdayim. Anliyorum ki dunyanin bir ucunda, adamin patronunun kadin olmasi, o kadinin kendini benim yerime koymasi gercekten cok isime yariyor. Yoksa o adama kalsa beni Kalkuta’ya yollamis, arkamdan suyu dokmustu bile.
Bundan sonrasinda neler oldugunu Malezya’dan sorumlu 3.Yolcu’nun kaleminden ogrenebilirsiniz. Simdi ben musadenizle motorsiklete atlayip, ada kesfine cikiyorum.
Ezgi